14 Eylül 2015 Pazartesi

Bozcaada kalp Ben




       Bir Küçük Eylül Meselesi filmini izledikten sonra Bozcaada'ya gidip o adayı keşfetmek için ne kadar heveslendiğimi söylesem az olur. Okul, söz, nişan derken anca bu yaz gidip görme şansım oldu. Ağustos başında, nihayet hayalim olan Bozcaada için yola çıktık.

       Yol boyu mola vermek için durabileceğimiz  tek yerin benzinlikler olduğunu söylemem gerek. yol boyu bir tane tesise rastlamadık. O açıdan biraz sevimsiz bir yolculuk geçirdik. ama gidiş yolunda o kadar heyecanlıydım ki, yolun sevimsizliği daha çok dönüşte kendini gösterdi. (:

    Bozcaada'da otel sayısı on parmağı geçmez. Ama pansiyon denince, adım başı pansiyonlarla kaplı bir ada. Adanın yerlileri evlerini pansiyonlara çevirmiş ve birbirinden sevimli, sıcak pansiyonlar oluşmuş. Biz Ada Olympos Pansiyon'da kaldık. Otel formunda bir pansiyondu. Odaları ferah ve oldukça temizdi. Yazıdaki ilk önerim, konaklama mekanı arıyorsanız Ada Olympos'a mutlaka bakmalısınız. Konum olarak da şehir merkezine yakın. Hatta içindeydi denebilir. Kısacası, biraz daha uğraşsak daha iyisini bulamazdık herhalde. (:

       Adaya, Geyikli Feribot İskelesi' nden geçiş yapılıyor. Yola çıkmadan önce mutlaka Gestaş' ın internet sitesinden feribot kalkış saatlerine göz atmanızı öneririm. Feribotta iken adaya yaklaşmaya başladığınızda, adının neden "Bozcaada" olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz.Görüntüsü yemyeşil olmadığı için son derece bozkır bir yere gidiyormuş hissi uyandırsa da sakın aldanmayın. İskeleye yaklaştığınız anda tarihi Bozcaada Kalesi ve küçücük marinasıyla karşılıyor sizi bu muhteşem ada. Böylelikle, daha sahil şeridinden hayran kalmaya başlıyorsunuz. (:

      İskeleye yanaştıktan sonra bizim iç günlük Bozcaada maceramız başlamış oluyor. Buradan itibaren yazımı uyguladığımız günlük aktivitelere göre yazacağım ve her yerin ismini vereceğim. Size, adaya gitmeye karar verdiğiniz zaman yapacaklar listesinde daha yardımcı olmak tek amacım. (: Şimdi Başlayalım (:

          Odamıza yerleştikten sonra, koca bir senenin özlemiyle denize attık kendimizi. Ayazma Plajı, Bozcaada'nın en bilinen plajlarından bir tanesi. Arabayla merkeze beş dakika uzaklıkta. Kalabalık olduğundan dolayı şezlong bulamadık ama yanımızda kamp sandalyelerimiz olduğu için çok fazla problem yaşamadık. Ayazma Plajı, tesis ve şezlong hizmeti olduğu için çok fazla talep görüyor. Plajın büfesinin menüsü de oldukça zengin. yol boyu bir şey yemediğimiz için hemen büfeye gittik ve gözleme ve midye tava yedik. Tatlarının mükemmel olduğunu söyleyeme ama yenmeyecek gibi de değildi. Fiyatlara gelince, normale göre biraz pahalıydı tabi. 

           İlk akşam hiç bir rezervasyon yaptırmadığımız ve karnımız aç olmadığı için adanın merkezini gezdik ve rakı-balık olmayan Bakkal adında bir mekanda bir şeyler içtik. Bu mekan, adanın konseptine pek uymasa da farklı mekan arayanlar için ideal olabilir. Genel olarak mekanı beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Yine de soğuk  bira içmek için oldukça ideal. (:


        Ertesi sabah pansiyonda kahvaltımızı yapıyoruz. Reçeller ve zeytinyağı beni büyülemedi diyemem. Çok fazla çeşit olduğunu söyleyemem ama yeterliydi yine de. Kahvaltıdan sonra Bozcaadayı gündüz geziyoruz. Bozcaada Kitapçısı'na uğruyoruz. çok sıcak ve güzel bir kitapçı, içine çekiyor seni. Oradan Çınaraltı'na gidip Türk kahvesi içiyoruz. Çınaraltı'nı daha büyük bir yer olarak hayal etmiştim aslında. Kocaman çınarın altına dip dibe dizilmiş masalar ve yer bulmak için koşmak gereken bir mekan. (: Her vakit dolu ama orada kahve içmeye, beş dakika oturmaya bile değer doğrusu.

       Merkezi gezdikten sonra tekrar deniz için yola koyulduk. Aslında ikinci gün için hedefimiz Akvaryum Koyu'ydu. ama o gün koy çok rüzgarlı olduğu için tekrar Ayazma'ya gittik. Adada, poyraz veya lodosa göre plajlar ya dalgalı ya da sakin oluyor. O gün hangi rüzgar esiyorsa, adanın diğer tarafında kalan plajları daha güzel oluyor. (: Bu sefer erken davrandığımız için şezlong bulabildik. Bozcaada'nın denizi soğuk olarak bilinir. Fakat, o gün normalden daha soğuktu. Soğuktan bacaklarımız uyuşmasına rağmen denizin ve güneşin tadını çıkardık. Deniz soğuk diye mızmızlanmadık. (:

            Akşam, Bade-i Aşk'ta rakı-balık olan amacımız yolunca saparak rakı-köfte oldu. (: Balık yemeyi pek sevmediğimiz ve o günlerde oyun bozanlık yapıp ızgara köfte ve meşhur mezelerden söyledik. Daracık, rakı kokan sokaklarda kurulan masalarda oturan insanların arasına karıştık bizde.  Köftenin yanında meze olarak Ahtapot Salatası, Girit ve Cunda Mezesi ve Ada Salatası söyledik. Ahtapot Salatasının tadı ton balığını andırıyor. Dereotu ve turşuyla servis ediliyor. Girit Mezesi, üç farklı peynir ve Antep fıstığından oluşuyor. Cunda ise ceviz, yoğurt ve kuru domates; son olarak mevsim yeşillikleri, üzüm ve meyvelerden oluşan Ada Salatası masamızda yerini alıyor ve bu mezeler lezzet konusunda adeta birbiriyle yarışıyor. Bade-i Aşk balıkçı olmasına rağmen, köftesi de oldukça lezzetliydi. Balık sevmeyenlere, alternatif olarak bu mekanın köftesini önerebilirim. Servise gelince, son derece ilgili ve hızlı bir servisi var mekanın. Bu nedenle oldukça memnun ayrıldık Bade-i Aşk'tan. Fiyatları da diğer mekanlara göre daha uygun hatta daha doyurucu desem en iyi tanımı kullanmış olurum. (: Bozcaada'ya yolunuz düşerse kesinlikle uğrayın derim.

       Yemek bittikten sonra, kurabiyeleriyle meşhur olan mekana uğradık. Çiçek Pastane'sinin damla sakızlı kurabiyelerinin tadına bakmadan gidemezdik elbette. Tadı güzeldi ama bence meşhur olacak kadar mükemmel lezzet olduğunu düşünmüyorum. Tek gerçek, insanın o kurabiyeleri yedikçe yiyesi gelmesi. Yanında istediğim Türk kahvesinin yanında ikramlık kek gibi kurabiye getirdiler. Adını bilmiyorum ama bence o daha lezzetliydi. Söylemeden geçemeyeceğim bir başka konu ise, Çiçek Pastanesi'nin çayı gerçekten çok güzeldi. Hiçbir yerde çay beğenmeyen biri olarak bardağı hızlıca bitirdim. (: Sonuç olarak, yiyecekler her ne kadar damak zevkine bağlı olsa da, bu adaya gelip Çiçek Pastanesi'ne de uğramadan dönmeyin.


       

















 Son günümüzün sabahında erken uyandık ve Rengigül Konukevi'nin sahibi Özcan Teyze'nin anlata anlata bitirilemeyen kahvaltısını yemeye gittik. Kapıdan içeri girdiğiniz anda her yerde süs eşyaları olan sevimli ve son derece sıcak bir mekan. Arkada geniş bir bahçesi var. Hemen bizi oraya çıkardılar ve uzun bir masada boş bulduğumuz yere oturduk. İlk olarak otlu börek geldi. İnanılmaz bir lezzetteydi ve hemen bitirdik. Masanın üzerinde yok yoktu. Hem gözümüz hem karnımız doydu desem tam yeri! Reçeller için bir köşeye cibinlikle örtülü sehpa yapmış Özcan Teyze. Aklınıza gelebilecek her şeyin reçeli orada. Gidip oradan nane, domates gibi reçeller aldım ve farklı reçelleri seven biri olarak tatlarına bayıldım. Kahvaltımızı yaptıktan sonra bahçede gezindik. O kadar sevimli bir bahçeydi ki, oradan hiç ayrılamak istemedim. Bu arada, Rengigül'de kahvaltı için mutlaka önceden rezervasyon alınması gerekli. Aslında, genel olarak mekanların hepsine rezervasyon gerekiyor.



           Kahvaltı faslını bitirdikten sonra Akvaryum Koyu'na gittik. Ayazma'dan biraz daha uzak bir mesafede ama kesinlikle görülmesi gereken bir koy. Şansımıza o gün rüzgar ters taraftan esiyordu ki deniz fazla dalgalı değildi ve rahat rahat keyfini çıkarabildik. Deniz bir önceki güne göre daha sıcaktı. gözlüklerle daldık ve kayalarda gezindik. Suyun bu kadar berrak ve temiz olacağını hiç düşünmeden gittiğim bu adada üşümesem tüm gün denizin içinde kalabilirdim. Bu arada, koyda tesis bulunmadığı için hazırlıklı gitmeniz gerekiyor. Sandalye, şemsiye, yiyecek içecek her şeyi yanınıza almanız lazım. 

     Akşam üzeri gün batımı izlemek için Rüzgargülleri'ne gitmeden önce Corvus'tan şarabımızı aldık. Aslında araştımalarıma göre Corvus'tan kimse pek haz etmiyo ama ben çok memnun kaldım. Adanın üzümü olan Karalahna'yı tercih ettik ve yola koyulduk. Rüzgargülleri, adanın diğer ucunda kalıyor ve kısa bir sürede varmıyorsunuz. Oraya gittiğimizde hiç beklemediğimiz bir kalabalıkla karşılaştık. hemen kendimize güzel bir seçip kamp sandalyelerimize oturduk ve şarabımızı yudumlayarak güneşi batırdık. Bir yanda Rüzgargülleri'nin sesi, öteki yanda masmavi Ege'nin sakin sakin salınması ve ufuk çizgisinde gözden kaybolan güneşi izlemek paha biçilemez bir zevkti. Orada hayal kurmak ve mutlu olmak için etrafa bakınmak yeterli oluyor gerçekten. Çok fazla kalabalık ve muhabbet sesleri olmasına rağmen, dikkatinizi denize ve hafif dalgalara verdiğinizde, denizin muhteşem kokusunun  ve şarap kokularının birbiriyle karışmasını yaşamadan Bozcaada'dan sakın dönmeyin! (:

           Gün batımını izledikten sonra, üzüm bağlarının, dağ kekiklerinin ve muhteşem koyların arasından geçerek merkeze geldik ve Simyon Meyhanesi'ne oturduk. Çok sevimli bir mekandı ve rezervasyonsuz yer bulmamız tamamen tesadüf oldu. (:  Kalamar ve Ahtapot Salatası yemek için oturduk sadece. Karnımız aç değildi. Bu nedenle ana yemeklerden bahsedemeyeceğim fakat Kalamar çok lezzetiydi. Servisten memnun kaldığımı söyleyemem. Çünkü yemek yemeyeceğimizi anladıkları anda garsonların ilgileri söndü.

         Simyon'dan kalktıktan sonra hediyelik eşya satan çarşıda gezindik. Aslında çarşı değil de pazar desem daha doğru olur. Bence en güzel hediye olan magnetlerden aldık. Birde reçelleri unutmamak lazım. Gelincik, Domates ve Karpuz reçelleri aldım. Tatları çok farklı ve güzeldi. Reçeller ve unlu mamüller için Veli Dede adında dükkan vardı ama özellikle evlerinde yapıp satanlardan almak istedim. Tercih meselesi tabi ki. (:

          Odaya dönmeden önce Mastika adında şirin bir büfeden dondurma aldım. Damla sakızı, Mandalin ve Karadut. Meyveleri soğutmuşlar da külaha koymuşlar gibi bir tat vardı ve dondurmayı sevmesem de bayıla bayıla yedim. (:

           Bu yazımda, Bozcaada'ya gidecek olanlar ya da üç dört gün kaçamak yapmak isteyenler için kısa bir tatil planı sunmak istedim sizlere. Kendine özgü pansiyonları, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, masmavi denizi ve  birbirinden güzel kapılarıyla dinlenmek için harika bir yer. Ada için bence üç gün idealdi. Bu üç günün sonunda dönerken "keşke" demeden planladığım her şeyi yapmanın mutluluğu ve huzuru içinde döndüm ben. Umarım sizinde yolunuz bir gün düşer ve mutlu bir şekilde ayrılırsınız oradan.


















Not: Feribot saatlerinin ve mekanlarına ulaşmak isteyenler aşağıdaki linklerden ulaşabilirler. (: 






 Keyifli okumalar,
Zeyrik















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder