30 Aralık 2015 Çarşamba

Nivea ve Diadermine Makyaj & Cilt Temizleyicileri




      Herkese merhaba!

    Bu yazımda uzun süredir kullandığım makyaj temizleyicilerinden bahsedeceğim. Daha önceki yazılarımda da dediğim gibi cilt temizleme ürünlerini indirimde olduğu zaman almadan duramıyorum. 'Tamam bu ürün benim ürünüm' diyene kadar farklı ürünler almaktan vazgeçemiyorum. Yazıda, belirli bir süre kullanıp sonuç elde ettiğim dört farklı ürünü inceleyeceğim size. Başlayalım (:






     Nivea Micellar Makyaj Temizleme Suyu, geçen sene ilk çıktığında aldığım bir ürün. Paraben ve parfüm içermiyor ve hassas ciltler için de uygun.Yağlı bir yapıya sahip değil bu nedenle çok başarılı olabileceğini tahmin etmiyordum. Ama günlük göz makyajını çok rahat temizliyor üstelik göz yakmıyor ve hafif bir ferahlık veriyor. Kızarıklık, gerginlik ve kuruluk yapmıyor. Yüzde ağırlık hissi vermiyor. Cildi de güzel temizliyor fakat cildi temizlemek için tek başına yeterli değil. En sevdiğim makyaj temizleme ürünüm olduğunu söylemeden geçemem. Şuanda bitmek üzere ve hemen yenisini alacağımdan şüphem yok. (:


   Nivea Yüz Temizleme Köpüğü, oldukça pratik kullanıma sahip bir ürün. Kullanım sırasında köpüğe dönüşüyor ve cildi derinlemesine temizliyor. Kokusu harika, ferahlık veriyor. Yağlı cilde sahip biri olarak, normal/karma ciltler için olanını kullanıyorum. Kullanım sonrası gerginlik hissi veriyor. Aynı zamanda cilde canlı bir görüntü de katıyor. Mutlaka nemlendirici uyguluyorum bu üründen sonra. Ayrıca bu ürünü seyahat ederken yanımda götürüyorum. Taşıması ve kullanımı seyahat için oldukça uygun. Denemenizi tavsiye ederim.


     Diadermine Ekspres 3'ü 1 Arada Temizleyici Su, tüm cilt tipleri için uygun olan bu ürünü geçen sene arkadaşımda kullanmıştım ve çok hoşuma gitmişti. Hemen gidip kendime de bir tane aldım fakat o günkü etkiyi göremedim. Yüz, göz ve dudaklar için makyaj temizleme suyu olmasına rağmen göz makyajını tam temizlemiyor ve kullandıktan sonra yapış yapış bir his bırakıyor yüzde. Sprey şişesi gibi olmasından dolayı kullanımı pratik. Yağlı bir yapıya sahip değil. Kızarıklık, kaşıntı ve kuruluk yapmıyor ama temizleme konusunda tam sonuç da vermiyor. Ben makyaj yaparken mini hataları temizlemek için kullanıyorum. Çok tavsiye edebileceğim bir ürün değil ama sprey şişe olması ilk başta çok hoşuma gitmişti. Sanırım buna aldandım.


    Diadermine Çift Fazlı Göz Makyaj Temizleyici, yine bir indirim zamanı alınmış bir ürün. Eyeliner'sız dışarı çıkmadığım zamanlardan (: Tüm cilt tipleri için uygun olan bu ürün makyaj temizleme konusunda tam bir efsane. Suya dayanıklı makyajı bile zorlanmadan hafif dokunuşlarla temizleyebiliyor. Nişan makyajımı, takmak kirpikleri bile çok hafif dokunuşlarla hiç zorlanmadan temizleyen harika bir ürün. Fakat çok yağlı. O kadar yağlı ki ürünü kullandıktan sonra yüzünüzü çok güzel temizlemeniz gerekiyor. Ciltte hafif bir emilim oluyor. Yağlı cildim olduğundan bu durum da çok hoşuma gitmiyor tabi. Gözü yakmıyor, kızartmıyor bu açıdan da ağır makyajları temizlemek için birebir. Ama günlük makyaj için çok kullanmayı tercih etmediğim bir ürün.

Benim son zamanlar sık kullandığım ürünler bunlar. (: Umarım sizlere küçük de olsa bir fikir verebilmişimdir. 
Keyifli okumalar 

19 Aralık 2015 Cumartesi

L'oreal Elseve Mucizevi Yağ




      Aslında saçlarıma indirimde olan  ya da kutusu, kokusu güzel olan her ürünü denemekten hoşlanmıyorum. Ama sabit bir saç ürünü bulmak için bir çok ürün denediğimi söylemem gerek. Durulanan saç kremlerinden çok hoşlanmıyorum. Onu kullandıktan sonra da mutlaka yan ürünler  kullanarak saçlarımı kolay taranacak hale getirmem gerekiyor. Ayrıca durulanan saç kremini biraz fazla kaçırdığımız zaman saçı ağırlaştırması ve çabuk yağlandırması durumları da ince telli saçlara sahip biri olarak beni rahatsız ediyor. 

       Bu yazımda da uzun denemeler sonucu nihayet benim için sabit olabilecek bir saç ürününden bahsetmek istiyorum. Loreal Elseve Mucizevi Yağ ile klasik bir Gratis indiriminde tanıştım. Yaklaşık iki üç aydır kullanıyorum ve uzun soluklu bir yazı için bu kadar süre geçmesini bekledim. Detaylara gelecek olursak..

      Mucizevi Yağ içerisinde 6 Değerli Çiçek Özü Yağı barındırıyor. Uygulaması kolay, kokusu mükemmel bir ürün. Kremsi bir yapıya sahip. Kullanım talimatlarında ıslak, nemli ya da kuru saçlara uygulanabileceği yazıyor. Hepsini denedim ve ıslak saça direk uygulayıp taramak en güzel sonucu verdi bende. Nemli saçta yağlanmayı hızlandırdı. Kuru saçta ise şekillendirmeyi kolaylaştırmasının yanında benim saçımda sönüklük yarattı. Ama, ıslak saça avucuma fındık büyüklüğünde aldığım ürünü ellerimi birbirine sürterek yağı ısıtıp uyguladığımda saçımı yumuşak ve kolay taranır hale getirdi ve hiçbir yağlanma yapmadı. Üstelik saçımı yıkadıktan sonra saç kremi uygulamadan direk bu ürünü uyguladığım halde bu sonuca ulaştım. Yumuşaklık konusunda tam başarı kazanmadı benim gözümde ama hiç etkisi olmadı diyemem. Parlaklık konusu da aynı şekilde. 

         Karşınıza çıkarsa ve farklı bir saç ürünü arıyorsanız tavsiye ederim. Uzun zamandır kullandığım ve memnun kaldığım ikinci ürün diyebilirim.
Sevgiler

15 Aralık 2015 Salı

Pratik Saç Bakımı




     Tekrardan merhaba (:

    Geçen ay blogla çok ilgilenemediğim için yazılarım epey birikti (: Bu ay imkanım oldukça bol bol yazmayı düşünüyorum. Böylece, hem geçen ayı telafi etmiş hem de yeni yazılarla yeni fikirler eklemiş olacağım. (:

    2015'in son incisi Aralık, soğuk havaya karşı savunmasız kalıp, çaylar kahveler eşliğinde kitap ve film keyifleri yaparken, bir yandan da sıcak havalarda esnekleştirdiğimiz bakımlarımıza dönmenin vakti bence. Hatta yaza düğünü olan gelinler için biraz geç bile kalınmış zaman dilimi olabilir. (:

 Bu yazımda, uzun zamandır aradığım, hazırlanması ve uygulanması kolay saç bakımından bahsetmek istiyorum. Saçları çok yavaş uzayan ve yazın düğünü olan  biri olarak, gelin topuzum daha hacimli görünsün diye bu bakıma başladım ve daha şimdiden sonuçları biraz amacından saptı gibi. Detaylara gelelim..

    Bu saç bakımını birkaç yerde araştırdıktan sonra uygulamaya başladım ve 3. haftayı bitirdim. Bakımın amacı, saç dökülmesini azaltmak, yıpranmayı engellemek ve herkesin en çok dilediği saç uzatmasını hızlandırmak. 

     Malzemelere gelecek olursak;

  • bir tutam sinameki
  • bir çay bardağı su
  • bir tatlı kaşığı badem yağı
  • bir ampul bemiks
  • sprey şişesi
  • streç film
    Önce, bir tutam sinamekiyi bir çay bardağı suda kaynatıyoruz. Kaynayan sinameki ılıdığı zaman süzüyoruz ve içine badem yağını ve bemiks ampulu ekliyoruz. Karışımı sprey şişesine doldurduktan sonra saç diplerine uyguluyoruz, kalanı da diğer kısımlara uygulayabiliriz. Streç filmle başımızı sarıyoruz ve tutabildiğimiz kadar kafamızda tutuyoruz. Sarıp uyuyabilirsiniz de ama çok problemli olabiliyor. Ben maksimum süre olarak film ya da dizi izlemeden önce uyguluyorum ve bittiğinde saçımı yıkıyorum. 

   Hiç zahmetli olmayan fakat bemiks ampul nedeniyle çok yoğun şekilde çocukken kullanılan vitaminlere benzeyen kokusu biraz rahatsız edebilen bu bakımı ilk ay haftada 1, sonra 2 haftada 1 ve en sonunda ayda 1 olarak uyguluyoruz. 

     Ben şuan 3. haftadayım ve saçlarımda net bir şekilde görebildiğim hacimlenme mevcut. İnce telli ve yıpranmış saçlarım oluğundan  farkı görebiliyorum. Ayrıca dökülme oranı %50'ye kadar azaldı diyebilirim.  Uzama konusunda ise benim bir fikrim yok ama annem uzadığını söylüyor. (: Bakıma başlamadan önce ölçmeyi unuttuğum için çok fazla fark edemiyorum. Ama tabi ki 3 haftada santimlerce uzadığını söylemek mümkün değil. (: Zaten yukarıda da dediğim gibi uzama amacıyla başladığım bakım, hacimlenmesi ve dökülmeyi azalttığı için amacından biraz saptı.

     Ek olarak; Bemiks ampulü ilk defa kullanıyorsanız saç dökülmesi ilk başlarda normalden biraz fazla oluyor ve bu korkutmamalı. Çünkü ilk uygulamada ölü deriden arındırdığı için olağan bir saç dökülmesi oluyormuş. Ayrıca bir ampulü de şampuanınızın içine kırabilirsiniz. Araştırmalarıma göre, dökülmeyi yavaşlatan bir etken oluyormuş. 3 haftadır evdekilerin saç dökülmesi de azaldı halbuki vitamin kullandıklarından haberleri yok. (: 
  
  Eczanelerde Bemiks 5'li ampul paketi şuanda 5TL civarında. Denemenizi şiddetle önerebilirim. (:


Sevgiler

Nişan Hazırlıkları, Davetiye & Hediyelik






     

     Davetiye ve hediyelik seçmek kararsız insanlar için son derece problemli bir iş haline geliyor. Aslında, tarih belli olduktan sonra ara sıra internetten göz gezdirmenin ya da denk geldiğinizde hemen davetiye kataloglarını karıştırmanın sonucunda bir şeyler tasarlanmış oluyor zihninizde. Ama karar anı geldiğinde, en şık ve güzeli olsun, kendinizi yansıtsın diye iki, üç hatta daha fazla seçenek arasında sıkışıp kalınıyor. Daha doğrusu bana öyle oldu. (: 









       İlk önce davetiyeden başlayalım. Sayımız belli, kaç tane basılacağı belli ama seçmek zor. (: Önünde sonunda kendi tarzınızı buluyorsunuz ama. (: İnternetten baktıklarımda bir ara oradan sipariş vermeyi düşünsem de güvenemedim ki zaten tarzıma uygun çok bir şey bulamadım. Düğün.com 'a da. Güzel davetiyeciler vardı ama nişan için ağır olur diye düşündüm. Çünkü beğendiklerim düğüne yönelik tarzdaydı. Sözlümle birlikte (o zamanki sözlüm tabi (: ) internetten araştırmaya devam ederken Koza Davetiye'ye denk geldik. Bir sürü farklı katalogları vardı ve Sade isimli katalogdan birkaç şey beğendik. İçlerinden karar verdi bir tanesine çünkü ben hala emin değildim. (: Tamam dedim ve demosunu bile fotoğraftan görmeme rağmen mekana ve tarzımıza uygun bir davetiye ortaya çıktı. (: Davetiyeyi kendim fotoğrafladığım zaman tam görüntüsüne ulaşamadığım için internetten alıntı fotoğraf kullanmak zorunda kaldım.


    Hediyelik konusu ise çok daha kolay halledildi. Tekrar internetten araştırma yapıldı. Hem de dönem dönem olmak üzere uzun bir süre. Ama hediyeliğin nasıl olmaması gerektiğini ikimiz de çok iyi biliyorduk. (: Yine bir gün Düğün.com'da gezinirken Yeni Bir Yaprak'ı buldum. Sitesinden 2 3 seçenek belirledik. Telefonla irtibata geçip istediğimiz hediyeliğin siparişini verdik. Bütün detayları mail yoluyla tamamladık ve şansıma evime yakın olduğu için gidip kendim teslim aldım.

   Nişan için seçtiğimiz davetiye ve hediyelik görsellerde ki gibiydi. Çok araştırdık, çok uğraştık ama nişan sonunda asıl önemli olanın ortak mutluluk olduğunu tekrar fark ettim. Detaylardan da hoşlanan biri olarak bu detaylara gösterdiğim yoğun hassasiyetin gereksiz olduğunu mekandan çıkarken anladım. (: Tün stres ve tartışmalar nişan sonunda da bitmiş oluyor ve gerçeği daha net görüyoruz.

Gelin kızlara; umarım siz de nişan sonunda dünyanın en mutlu insanı olursunuz. (:
Sevgiler

21 Kasım 2015 Cumartesi

Nivea - All-In-1




        Merhaba!

     Bu yazımda, Gratis indiriminden aldığım ve bir süredir kullandığım cilt ürünü 'Nivea' 'All-In-1'dan bahsedeceğim. Daha önceki yazılarımda da dediğim gibi cilt temizleme ürünleri indirime girdiği zaman evde bitmemiş bir sürü ürün olmasına rağmen durduramıyorum kendimi ve hemen sepete atıyorum nedensiz bir şekilde. (: Aslında bu ürünü de kendime almamam gerektiğini söylemiştim fakat maske olarak da kullanılabildiğini okuduğum anda almamak gibi bir şansım kalmamıştı.

      'All-In-1' aktif manolya özlü ve yoğun bir ürün. İster peeling, ister maske, ister temizleme olarak kullanabiliyorsunuz. Yani oldukça bereketli bir ürün. (: Uygulaması da pratik. Ayrıca klasik Nivea kokusu dışında hoş bir kokuya sahip. Paketinin üzerinde parlama karşıtı, sivilce ve siyah nokta karşıtı ve tahriş etmez  olduğu vaad ediliyor ve vaad edilenler arasından bazıları doğru. Düzenli kullanımda ciltte parlama olmuyor. Sivilceyi önlüyor ama siyah nokta için maalesef pek etkisini görmedim henüz. Tahriş etmeme konusu ise başarılı. Maske olarak kullanmak istediğimizde de cildizmize uygulayıp 5 dakika kadar bekledikten sonra bol suyla duruluyoruz. Durulanması da pratik. Ciltte kaskatı olmuyor ve kolay temizleniyor.

      Ben bu ürünü duşa koydum. Böylece, hem düzenli kullanmış oluyorum hem de lavaboda eğilip yüzümü yıkarken bileklerimden akan sudan nefret ettiğim için en azından peeling yaparken bu eziyetten kurtulmuş oluyorum. (: Bir de yağlı cilde sahip değilseniz kesinlikle kullanmanızı önermiyorum. Benim cildim yağlı olduğu için yağı dengeledi ama -kuru cildi hiç karıştırmıyorum- karma ciltte tahriş etme söz konusu olabilir.

       Cildimize uygun ürünleri bulabildiysek ve düzenli bakım yapıyorsak ne mutlu bize. (:


Sevgiler

16 Kasım 2015 Pazartesi

Kafka - Milena'ya Mektuplar



     Herkese merhaba!

  Uzun zamandır, sindire sindire okuduğum, Kafka'nın Milena'ya Mektuplar' ından bahsetmek istiyorum size.  Kitap Kafka'nın kaleme aldığı eserlerden birisi değil; aşık bir adamın mektuplarından oluşuyor. Şu zamana kadar Kafka'yla tanışmayanlar için küçük bir bilgiyle giriş yapalım.

  Kitaplarının çevirisini yapan Milena ile mektuplaşmaya başlayan Kafka'nın umutsuz aşkının belgeleri bence bu kitap. Üç sene kadar aralıksız yazılan mektuplarda yaşanan aşk, umutsuz olmasına rağmen saygılı, anlayışlı ilişki bağlamında kusursuz. Bu açıdan bakıldığında, günümüzde hayali bile kurulamayacak türden. 

    Kitapta Milena'nın mektupları yok. Çünkü Milena mektupların yok edilmesini istemiş. Tek taraflı bir aşka şahit oluyoruz böylece. Fakat sonunda Milena'nın, Kafka'nın doktoru olan Max Brod'a yazdığı mektuplar var. Onları okuduğumuz zaman, kitabın başından, itibaren Milena'nın duygularını da daha sağlam hissedebiliyorsunuz. 

  Kitabı okuyan bazı yorumcular, Kafka'yla tanışmaya edebi eserlerinden başlamaları gerektiğini, böylece yazmış olduğu mektupların edebi seviyesinin alt seviyede olduğunu farketmeyi ve eserlerinin değerini daha iyi hissedilebileceğini düşünüyor. Bence, Kafka okumaya "Milena'ya Mektuplar" ile başlanmalı. Çünkü, mektuplar edebi kimlik taşımadığı ve yazar içten olduğu için yazarın duygularını ve düşüncelerini kavrayıp sonrasında edebi eserlerini okumak daha sağlıklı diye düşünüyorum. 

  Umarım siz de Kafka'yla buluşur, bu eşsiz mektupların karşısında istemeden de olsa inanılmaz aşka tanık olursunuz. 

Keyifli okumalar

31 Ekim 2015 Cumartesi

Mükemmel Sonbahar Kırmızısı Mac Chili




                                  

     Sonbahardan kışa geçerken, tüm kalın ve koyu renkli giysiler dolaplarda yerini alırken, yazlık makyaj malzemeleri de arka raflara konuyor ve koyu renk rujlarımız sezonun favorileri oluyor tekrar. Yazımda, tam bu sezona uygun renkte olan Mac Chili rujdan bahsedeceğim size.

     Mac Chili'yi yazın nude tonlarda ruj ararken gördüm ve aldım. Bence rengi yaz sezonu için uygun değildi ve bu zamana saklamaya karar verdim.

    Bordo rujlar her zaman birinci sıradadır benim için. Mavi alt tonlu kırmızılar, sarı alt tonlulardan daha çarpıcı etki veriyor. Bu nedenle, tabi eğer yoğun etki istiyorsanız en soğuklarda kullanıma daha uygun bence. Ama geçen kıştan beri sonbahar mevsimine uygun bütünlükte, sıcak tonlu kiremit-kırmızı renginde ruj arıyordum. Chili istediğimi tam anlamıyla karşıladı. 




     
      Chili'nin içeriğine gelirsek, turuncu ve sarı alt tonlu bir ruj. Mavi alt tonu sevmeyenler için son derece uygun. Rengi tam olarak, kahve ve turuncu kırmızı, hafif kiremit rengi. İçinde kahvelik barındırması nedeniyle tam bir sonbahar kırmızısı bence. Mat dokulu, opak bitişli. Yoğun pigmentli olması sebebiyle uzun süre kalıcı. Fakat bir Diva değil (: Dudak kalemiyle birlikte uygulandığında daha iyi sonuç verebilecek bir ürün.

     Bu aralar en favori rujum. Havaların daha da soğumasıyla beraber yerini mavi alt tonlu bordo ve kırmızılara bırakacak ama asla kendini unutturmayacak bir renk bence. Mac'a uğrarsanız mutlaka bakın derim.
Sevgiler

21 Ekim 2015 Çarşamba

Nişan Hazırlıkları - Alyans, Takı & Nişan Yastığı




     Aslında nişan merasimi, sözün daha geniş topluluk içinde olanı bence. Sonuçta aynı merasim yapılıyor, olay sadece olay biraz daha netlik kazanıyor, evliliğe bir adım daha yaklaşılıyor. Hazırlık kısmında ikisi arasındaki detayları nişan hazırlığı içindeyken daha net fark ediyorsunuz. Biz söz için tepsi ve ince bir yüzük tercih etmiştik. Buradaki yazımdan o başlığa ulaşabilirsiniz. Nişanda da aynı tepsiyi kullanmak istemedik. O yüzden farklı bir tercih yaptık. Detaylara gelecek olursak;

Alyans & Takı

     Bu yazımdaki en zor seçim bence alyanstı. Karşınıza milyonlarca seçenek sunuyorlar. Aslında ne kadar çok kuyumcu gezerseniz gezin belli bir zamandan sonra bütün alyanslar gözünüze aynı geliyor ve kararsızlık başlıyor.

     Sözde alyans alanlar da var. Tercih meselesi tabi, kişiden kişiye değişir. Biz sözde ince yüzük tercih etmiştik, nişanda alyans almayı planladığımız için. Zaten sekiz ay sonra nişan olacaktı. O zamana kadar aile arasında takıldığı için sözde alyans tercih etmemiştik.

   Nişan zamanı geldiğinde, söz yüzüğü seçerken nişan için alyansı da bir şekilde belirlemiştik kafamızda. Alyansı daha kalın, hareketli ve modern düşündük hep. Çünkü söz yüzüğümüz neredeyse yok gibiydi. İnceliği biraz abartmışız (:

   Çok fazla kuyumcu gezmedik, birkaç kere internetten bakındık ve ne tarz bir şey istediğimize karar verdik. Daha sonra kuyumcuya gidip bize o modelleri göstermesini istedik. Tabi ki tüm modellere de baktık. (: Hepsini denedik. İki tanesini eledik. En sonunda kararımızı verdik. Fakat bu yüzük fotoğraftaki sarıydı ve ortasından beyaz şerit geçiyordu. Biz sarı istemediğimiz için gümüş yaptırdık ve ben biraz daha kalınlaştırdım yüzüğü. Yüzüklerimiz hazır olduğunda kesinlikle doğru seçimi yaptığımızı fark ettik. (:

    Takıya gelince, sarı renkten hoşlanmadığım için beyaz altın bir set tercih ettim. Sade, abartıdan uzak bir set. Herkesin zevki farklı tabi ki. Ben fazla aramadan bu sete karar vererek, zevkime ve nişana uygun bir seçim yaptığıma inanıyorum.(:








Nişan Yastığı

    Girişte de dediğim gibi, söz tepsisini nişanda kullanmak istemedik. Yeni bir tepsiyi de gerekli görmediğimiz için annem fotoğrafta gördüğünüz nişan yastığını hazırladı. Yüzükleri kurdelenin uçlarına bağladık. Makası da kenarına koyduk. Abartıdan uzak, sade ve şık bir tasarım olduğu için de anneme burdan çok teşekkür ediyorum. (:

    


 Nişan hazırlık sürecinde ister istemez geriliyor insan. Birbirimizi kırmadan, en az hasarla bu işleri halletmeye çabalamak aslında en önemlisi. Sonrasında, pişman olmayacağınız bir tercih geliyor. 

Sevgiler





17 Ekim 2015 Cumartesi

Nişan Hazırlıkları - Bohça Alışverişi




     Herkese merhaba!

     Bir süredir başlıklara ayırdığım 'Nişan Hazırlıkları'nın ikinci başlığıyla buradayım. Bu başlıkta, keyifli, heyecanlı ama çok yorucu, adet yerini bulsun diye yapılan bir alışverişten bahsedeceğim.

    Biz söz zamanı da bohça hazırlamıştık. Buradan ulaşabileceğiniz 'Söz Bohçası Alışverişi' yazımda da dediğim gibi aslında günlük kullanım için sade ve kendi seçimlerimizle küçük bir hediye olmuştu bizim için bu bohça. Fakat nişan bohçası söz alışverişinden biraz daha detaylı oldu tabi ki. Ayrıntılara gelince; bizim damat bohçası için hazırladığımız liste,

  • Bir takım giysi, kemer
  • Ayakkabı, cüzdan
  • Bir takım iç çamaşırı
  • bir takım pijama
  • Terlik, çorap
  • Parfüm, deodorant
  • Tırnak makası seti, tarak, saç kurutma makinesi, lif, sabun
  • Ekstra bir kazak
  • Bavul

      Gelin için de aynı liste içinde farklı olarak makyaj malzemeleri vardı. Aslında listeye farklı şeyler de ekleyebilirsiniz tabii. Benim araştırdığım kadarıyla tıraş makinesi - ki biz onun yerine saç kurutma aldık çünkü damat bey kendi tıraş olmuyor-, şampuan,kulak pamuğu, kravat, damatlık, kol düğmesi gibi şeyler de konabiliyor. Ama biz yine (sözde olduğu gibi) kenarda durmasın düşüncesiyle kullanabileceğimiz şeyler almayı tercih ettik. Şampuan, kulak pamuğu gibi parçalar koymak yerine minik, dekor amaçlı seyahat boyu şampuan ve duş jeli koyduk. Röpteşambır almadık, gereksiz geldi ki zaten kullanmayacağını damat bey kendisi söyledi. (:

      Alışveriş merkezinde bohça alışverişi yapmak söz zamanında memnun kaldığımız bir durum olduğu için bu sefer da Akasya'da buluştuk. Bütün listeyi bir günde bitiremedik elbette. Ama beden ölçüleriyle alınanları aldık. Şimdiden belirtmem gerek, o gün için en rahat giysi ve ayakkabılarınızı tercih edin. (: Çünkü kısa bir alışveriş olmuyor. yaklasış 6- 7 saat sürebiliyor. Gerçi kişilere de bağlı bir şey ama ben buraya not alıyım yine de . (:

      Ben kendi bohçam için siyah kumaş pantolon ve beyaz dantel detaylı bluz ve siyah deri detaylı elbise aldım. Günlük giyilmeye (çalışmıyorsanız) pek müsait olmasa da davetlerde giyilebilecek parçalar seçtim. Makyaj malzemesi olarak, ruj, rimel, göz kalemi ve BB krem aldım. Parfüm ise Acqua di Gioia'ydı. Klasik, pudra rengi saten bir pijama takımı, siyah topuklu sandalet, yazlık ev terliği ve sade iç çamaşırı seçtim.

   Damat için krem kanvas pantolon ve koyu yeşil keten gömlek, lacivert ayakkabı, kahverengi kemer aldık. Röpteşambır istemediği için kendi seçimi penye pijama takımını tercih etti. Parfüm olark Spice Bomb'ı tercih etti. Geriye kalan parçaları da kayın validelerin tercihine bıraktık. (:

       Bohçaları yerleştirmek için de bavullar aldık. İlk başta bavul gözüme çok abartı göründü. Çünkü diğer bohça alışveriş listelerini görünce onlar anca bavula sığar diye düşünüyordum. Sonra, bavulu doldurmaya başlayınca sığmayacak korkusu yaşamadım değil. (: kozmetik malzemeleri için de ferforje obje aldık, onun içine koymayı planladık.

   Nişan bohça alışverişi marka tercihlerine göre yaklaşık olarak, 1500 - 4000 arası değişebiliyor. Benim bohça alışveriş maceram bu şekilde sonlandı. Umarım fikir açısından yardımcı olabilmişimdir. Söz bohçasına göre daha detaylı ve bir o kadar da yorucu olan bu alışverişi tün gelinlerin yaşaması dileğiyle.
Sevgiler



15 Ekim 2015 Perşembe

Nişan Hazırlıkları - Mekan Seçimi



      Dört ay önce nişanlanmama rağmen, uzun zamandır bu kategoriyi boş bıraktım farkındayım. Hazır söz, nişan sezonundayken taze taze yazmak istedim. (: Nişan hazırlıklarını kendime göre başlıklara ayırdım ve ilk başlık olan 'Mekan Seçimi'yle başlamak istedim. Başlayalım (:

    Nişan yapmaya karar verdikten sonra (Biz Ekimde söz yazın da nişan olarak karar verdik), öncelikle mekan aramaya başladım. Yaz sezonu kısa olduğu ve açık alanda nişan düşündüğümüz için araya Ramazan da girince nişan zamanına biraz da mekan karar vermiş oldu. Yaz sezonundaki nişan için mekanla Aralık ayında anlaştık. Çünkü İstanbul'da istediğiniz mekan için erken rezervasyon gerekiyor. Bunu, Kasımda opsiyonlu ayırmamıza ve Aralık'ın başında kesinleştirmemize rağmen hafta sonu yer bulamadığım zaman daha açık bir şekilde anladım. (: Tabi bu anlattıklarım İstanbul için geçerli, diğer şehirleri bilemem.

   Mekan seçerken, kaç kişilik davet vereceğinize ve hayalinize öncelik verin derim. Kendi tecrübelerimden yola çıkarak; hayalim deniz kenarında bir mekan ve küçük bir davetti. Ailelerimiz de fikrimize saygı gösterince, deniz kenarı olmayan mekanları eledik ve daha önceden kriterlerime göre hazırladığım listeyle gezinmeye başladık. Aslında ilk düşüncemiz Sultan Sarnıcı'nda nişan yapmaktı ama orada otopark sıkıntısı olduğundan ve Anadolu yakasında oturduğumuz için bu fikirden malesef vazgeçtik. Gerçi deniz kenarı değildi ama tarihi bir mekana da asıl hayır diyebilirdim. (:  Fenerbahçe'de ki mekanlarda hafta sonu yer bulamayınca panik yapıp Çamlıca'da ki köşklere bakmaya başladık ve kardeşimin aklına Mihrabat Korusu geldi. İnternetten araştırıp, mekana gidip bakınca ve içime sinince orayla anlaştık. böylece en büyük hayallerimden biri gerçekleşmiş oldu. Bu kadar deniz hastası olduğumu da bu sayede anladım. (:

      Mihrabat Korusu'nda genelde düğün organizasyonları yapılıyormuş. Toplu bir paket alıyorsunuz daha doğrusu ödediğiniz ücretin içinde fotoğraf, süsleme, yemek ve müzik hizmetleri var. Anlaşmalı oldukları firmalarla görüşüp anlaşıyorsunuz. Böylece, hepsiyle ayrı ayrı uğraşmamış oluyorsunuz. (:

      Ben nişan mekanını hayallerime göre seçtim. Ama mekan seçerken davetli sayısı da hayaller kadar önemli yer kaplıyor. Bu işi pürüzsüz şekilde halletmek ve yorulmadan mekan aramak için mutlaka detaylı hazırlanmış bir liste yapmanızı tavsiye ederim. Her ne kadar kolay görünse de, mekanı seçtikten sonra ne kadar yorucu ve stresli bir iş olduğunu fark ediyorsunuz.

    Nişan hazırlıklarının öteki başlıklarını ilerleyen zamanlarda yazacağım. Evlilik sürecindeki tecrübelerimle size yardımcı olabiliyorsam ne mutlu bana.(:
Sevgiler





11 Ekim 2015 Pazar

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna




     Bu kitabı geçen kıştan beri çok satanlar kısmında görüyordum. Gözüme çarptı çarpmasına ama nedense daha yeni alıp okudum. Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk kitabı. Tabi bu söylediklerimin hepsini utanarak söylüyorum. Çünkü böyle bir eseri daha önce nasıl gözden kaçırdığıma ve kitapları bu kadar severken nasıl ülkemizin usta kalemlerine hakaret eder gibi bu kısacık öyküyü bile nihayet okuyabilmeme çok kızıyorum.


     Elimdeki kitap, Yapı Kredi Yayıları'nın 72. baskısı. İlk basımı 1943 yılında olan kitabın 72. baskısında da dil ve anlatımında sadeliğe gidilmemiş. Eski Türkçe kelimeleri dipnot eklenerek şimdiki anlamları sayfanın altına yazılmış. Bu zaten benim için başlı başına cezbedici bir durum.

     İçeriğinden bahsetmek gerekirse; kitabın başlarında bir ara sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Fakat Raif Efendi'yi -ki kendisi bizim baş karakterimiz olur- okumaya başladıktan sonra keşke biraz daha uzun olsaydı diye düşünmeden edemedim. Haddime olmayarak söylemeliyim ki, karakterler kusursuz işlenmiş. Raif Efendi benim kırk yıllık dostum sanki... Aynı zamanda, diğer karakterler ve o zamanki sosyal yaşam açık ve yoğun şekilde yansıtılmış. Kitabın akıcılığı, büyük bir edebi eser olmasına rağmen ağır değil. Evet, kısa bir roman da olsa -ki yazar roman erine uzun hikaye demeyi tercih ediyormuş- baştan sona yoğun bir kurguya sahip.

     Ben okumakta çok geç kaldım. Ama sonunda okudum ve kitaplığımda kendisine yer verdim bu esere. Okumayanlar ve okumakla okumamak arasında kalanlar hala varsa eğer hiç vakit kaybetmeden almalısınız.

Sevgiler

8 Ekim 2015 Perşembe

Efsane Bordo, Mac - Diva




     Koyu renk ruj sürmek kolay bir şey değildir. Önce, kendi cilt tonuna uygunu bulacaksın, alıştırma yapacaksın, ruja uygun göz makyajını bulacaksın. Düzgün uygulayabilmeyi öğrendiğinde tamamsın. Aynı zamanda koyu renk ruj sürmek biraz da cesaret isteyen bir şey. Gece makyajı dışında, günlük kullanım için alışkın olmayanlar ilk zamanlarda oldukça zorlanabilir.

    Bordo ruj alışkanlığı kazanmak benim için ilk başlarda zor oldu. Beyaz tenli biri olarak kıpkırmızı ya da kopkoyu dudaklarla gezmek basit görünüm oluşturuyor diye düşünüyordum. Ama cilt tonuma uygun bordoyu ve kırmızıyı bulduktan sonra bu düşüncelerin hepsinin silindiğini fark ettim.










    Bu yazıda adıyla büsbütün uyumlu olan efsane bordo rujdan bahsetmek istedim; Mac Diva Matte. Mat bitişli, fazlasıyla yoğun bordo olan bu kırmızı alt tonlu ruh tam bir Diva. (: Başka bir isim bu mükemmeliyeti ne kadar yansıtabilirdi bilmem.

     Dediğim gibi, kırmızı alt tonlu olan Diva'nın uygulaması da zor. İlk bordo rujum olduğu için aramızda çok özel bir bağ bulunan bu ruju sürdüğümde, yeni kan emmiş vampir gibi oluyordum. Çünkü dudaklarımda rujun yoğunluğundan dolayı koyu renk parçacıklar toplanıyordu. Fakat daha sonra ruju uygulamadan önce, dudaklarımı hafif balm sürerek yumuşattıktan sonra bu problemden kurtuldum. Ayrıca, Diva'yı dudağımı kalemle çerçevelemeden sürmek istemiyorum. Çok yoğun ve kalıcı olduğundan hata yapıldığında çıkarması çok zor oluyor. Ruju sürdükten sonra dudak kenarları pürüzsüz olsun diye de Eklips'in ruj fırçasıyla bir kere kenarlarından geçiyorum. Böylelikle daha düzgün çerçeveli dudaklarım olmuş oluyor.




 Önümüzde uzun süreli kış mevsimi var ve kapalı havalarda koyu renk ruj sürmeyi sevenler ve bordo ruj arayanlar için Mac'e gidip bakın derim. Şu zamana kadar çevremde çok fazla Diva kullanan oldu ve açık ya da koyu ten ayırt etmeden herkese yakışan, basit görünmeyen başka bir ruj daha görmedim ben. (:

Sevgiler

4 Ekim 2015 Pazar

Volga Kurbanzade - Kısmet






        Üniversite son sınıfta tanıdığım ve  sevdiğim bir hocamın kitabı Kısmet. Kendisinden kitabının çıktığını duyduğum anda alıp okumak istediğim ama bir türlü bulamadığım bu kitabı sonunda okumayı başardım. İçeriğine gelecek olursak...

      Kitap, kapağında da yazdığı üzere 'bir aşk ve devrim öyküsü' nü anlatıyor. Üç ana karakter var ve Paris'te bir araya geliyorlar. Roman, 20. yüzyılın başında, Jön Türk ve Rus Devrimi'nin yanı sıra farklı ülkelerden üç insanın aşkını anlatıyor. Siyaset Bilimi mezunu biri olarak, kitabın konusu ilgimi çekti ve keyifle okudum. Hocam diye demiyorum, devrim süreçlerini kusursuz ve akıcı bir dille anlatmış. (: Zaten kitabın son sözünde de görüşmelerin birebir alıntı olduğunu, romanın gerçekle kurgu arasında geliştiğini ifade etmiş.

         Romanın bir konusunun devrim ötekinin aşk olduğunu söylemiştim. Olay örgüsündeki aşk kısmına gelince; bence bu kısım çok kopuktu. Karakter tanımlaması da aynı şekilde... Yani, bir romanı okurken, okuyucu karakterin her ayrıntısını bilmeli ve onu çok uzun zamandır tanıyormuş hissi olmalı. Bu detayları ben alamadım kitaptan. Aynı zamanda, aşk öyküsü de kafamda soru işaretleri bıraktı. Aralarda çok fazla boşluk olduğunu düşünüyorum.

       Evet, kitap oldukça yoğun ve sürükleyiciydi. Devrim hikayesi boşluksuz ve açıktı. Ama, aşk kısmının kopuk bir kurgusu olduğu için kitapla tam olarak bütünleşemedim. Zaman çok hızlı aktı ve kimi anlatıyor, en son neredeydi gibi sorular oluştu aklımda.

    Birçok ülkeye gittiler, arada aşk uğruna Manş Denizi'ni geçen bir kadın... Bu kadar kopukluğun arasında bazı kısımları anlamsız ve abartı geldi bana. Başlangıç da aynı şekilde farklı ve kopuk bir başlangıçtı. Olayı kavramayı, hikayeyi kafamda kurup, oturtup o şekilde ilerlemeyi zorlaştırdı bence. Ama yine de, tarih içeren romanları sevenlerin okuması gerekir diye düşünüyorum. Ülkesi uğruna gözünü kırpmadan mücadele veren güçlü kimliklerin hikayesi kimi zaman değişik gelebilir insana...

Keyifli okumalar

3 Ekim 2015 Cumartesi

Maybelline Master Smoky Göz Kalemi








     Dumanlı göz makyajını çok seviyorum. Özellikle gece makyajı için inanılmaz bir tercih. Çok denedim, fakat yaptığım göz makyajı bir türlü dumanlı olmadı. Yazın sonunda araştırma yaparken keşfettim ve aldım hemen Maybelline Master Smoky'i! Dumanlı göz makyajını bu kadar istedikten sonra değerdi doğrusu.

     İndirimsiz fiyatı 20TL ama indirimle daha bir tatlı oluyor tabi (: Aslında, şekli kalın ve yapısı yoğun olduğu için günlük kullanıma uygun değil ama, dumanlı göz makyajı için kullandığınız zaman  fiyatının daha fazla olması gerektiğini düşündüren bir ürün. Birkaç farklı rengi var. İlk indirim zamanı kahverengi olanı da almayı düşünmüyor değilim. (:

   Rengi çok yoğun, biraz fazla uygulayınca kajal kalemler kıvamında olabiliyor. Ama arka tarafındaki makyajı dumanlı yapmak için olan fırça ile istediğiniz tona ve şekle getirebiliyorsunuz rengi. Yani, istediğiniz yoğunluğa ulaşabiliyorsunuz. Hatta, minik bir hata yaptığınız zaman, fırçasıyla onu yok etmeniz mümkün. Ben gözümün bitiş kısmına kuyruk yaparak, elimi kaydırdığım için biraz fazla kaçan çizgiyi yok ettim mesela. (: Kalıcılık konusunda da harika. Uzun süre varlığını sürdürüyor ve dağılma oranı çok az. Bildiğiniz üzere, kesinlikle dağılmayan göz ürünü maalesef yok. Fakat, bu kalemin süresi minimum seviyede.

     Master Smoky, kullanımı ve kalıcılığı açısından son derece memnun kaldığım bir ürün. Ayrıca, önümüzdeki kış mevsiminde, dumanlı göz makyajı yapmak isteyenler için oldukça pratik. Ama, herkes bilse de  yine söylemekte fayda var; unutmayın, far bazı kullanmadığımız sürece hiçbir göz makyajı uzun soluklu olmuyor maalesef.
Sevgiler

29 Eylül 2015 Salı

Dirty Works Perfecting Eye Cream (Stop Puffy Eyes)





     Herkese Merhaba!

   Bu yazımda, bir süredir kullanmakta olduğum hatta bir kutusunu bitirip bayram indiriminde ikincisini aldığım Dirty Works göz kreminden bahsetmek istiyorum. Bu marka, son derece ilgi çekici, sevimli ambalajlı ürünleri olan bir marka ve Gratislerde bulunuyor. Dirty Works ürünlerini hep merak etmiştim ama göz kremi dışında başka bir ürünü alamadım henüz.  Kremi incelemeye başlayalım. (:

    İlk olarak, benim aldığım ilk kutusu maviydi. İkincisini almaya gittiğimde ambalajının değişmiş olduğunu gördüm. Tabi ki içeriği ve tüp şekli değişmemiş ki bence tüp şeklinde olması çok önemli bir özellik. Kutusuna gelince, eskiye göre daha sevimli olmuş bana göre.

    Kremin amacı, göz şişkinliklerini ve morluklarını yok etmek. Aslında benim morluk problemim yok. Ama sabah uyandığımda göz altlarıma küçük bir miktar ürün alıp hafif masaj yaparak uyguladığımda gözlerimi rahatlamış hissediyorum. Şişkinliği şıp diye ortadan kaldırmıyor tabi ki ama hafif nemlendirerek bir rahatlatma sağlıyor. 

  Ürünün kokusu yok ve yapısı losyon kıvamında. Paketi  küçük görünüyor ama oldukça bereketli. Çok küçük bir miktar uygulandığı için uzun süre yetiyor. Cildin emilim süresi de çabuk. Makyaj yapmadan 5 dakika önce uyguladığınızda cildinizde anında emiliyor. Ayrıca, göz çevresine çok hafif de olsa bir ışıltı veriyor. Göz çevresi aydınlanıyor.

Ürünü sabah akşam kullanabilirsiniz ama ben sadece sabah kullanmayı tercih ediyorum ve çok düzenli kullandığımı söyleyemeyeceğim. Üründen memnun kaldığımı da söylemeye gerek yok aslında ikinci kutumu aldım çünkü. (: Pratik bir göz kremi arıyorsanız denemenizde fayda var diye düşünüyorum.

Sevgiler

20 Eylül 2015 Pazar

E. L. James - Grinin Elli Tonu





      Herkese merhaba!

    Bu yazımda, 'Erotik Romanlar' kategorisinin kraliçesi E. L. James'in 2012 yılında çıkan serisinden bahsedeceğim. Bu seri, dünya genelinde epey konuşuldu. Haberleri okuduğumda hemen ben de gidip üç kitabı da aldım tabi. Bu kadar erotik olduğunu hiç tahmin etmemiştim açıkçası.

   Meşhur üçlemenin baş kahramanları Christian Grey ve Anastasia Steele. Bu yıl ilk kitabın filmi vizyonda yerini aldıktan sonra sanırım bilmeyen kalmamıştır. Ben filmi izlemedim, izlemeyi de hiç düşünmedim.Çünkü, bu tarz kitabın filminin nasıl olacağını aklım almadı. (: Zaten, genelde kitaplardan uyarlanan sinema filmleri bana samimiyetsiz geliyor.

   'Erotik Romanlar' kategorisi ile ben bu seri sayesinde tanıştım. Bu seri, çok konuşuldu ve reklam sayesinde oldukça yaygınlaştı. Sonrasında onlarca roman piyasaya sürüldü, -sözde- 'eser' diye... Bence bu tarz kitaplarda edebiyat namına bir gram değer yok. Evet, serinin tüm kitaplarını okudum. Böyle sansasyon yaratan bir serinin sonu nereye varır merak ettim ki oldukça klasik bir sonla bitti.
Şimdiye kadar hikayeyi Anastasia anlatmıştı. Yazar, bu sene Grey'in bakış açısından okuyabileceğimiz bir kitap çıkardı. Serinin 4. kitabında olay nerelere gidiyor merak ediyorum. Umarım, birebir aynı değildir; kendini tekrarlıyor gibi...

   Bence erotik romanlar, farklı tarz oluşturmak adına okuyucuya sunulan zaman kaybı. Kitabın içinde tarih, aşk, tutku ve gerçek bir kurgu barındırmayan karalamalar... Evet, ben de her ne kadar hoşlanmasam da o kitabı alacağım. Ama dediğim gibi, hikayenin daha uzatılacak, olayı nerelere vardıracak merakıyla alacağım. Umarım, bu serinin son kitabıdır. (:

Sevgiler,
Zeyrik

18 Eylül 2015 Cuma

Zülfü Livaneli - Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm




       Uzun zamandır elimde olan ve tatil dönüşü, kışlık eve geçiş süreçlerinde yanımdan ayırmadığım fakat bir türlü okumaya zaman bulamadığım kitabımdan bahsedeceğim size.

   Livaneli'nin her ne kadar kitaplarını okumayı çok istesem de, okuduğum ilk kitabının Konstantiniyye Oteli olduğunu daha önceki yazımda söylemiştim. Şimdi, Çeşme'de gözüme çarpan ve içinde 'kedi' ismi de geçtiği için aldığım ikinci kitabını anlatacağım.

     Kitap, Stockholm'e siyasi mülteci olarak yerleşen insanların geçmişi ve kendileriyle başbaşa kaldıkları zamanların öyküsünü anlatıyor. İçlerinden Sami Baran, yıllardır kendi ülkesinde yaşadıklarının tüm sorumlusu olarak gördüğü Türk devlet adamı ile Stockholm'de aynı hastanede kalıyor, Yazar, Sami'nin içindeki bastıramadığı öldürmek ve bağışlamak duyguları arasındaki çatışmayı kaleme alıyor. Her ne kadar uzun sürede okusam da, bu kitap oldukça akıcı ilerliyor ve Livaneli, kitapta vermek istediği tüm duyguları okuyucuya başarılı biçimde ulaştırıyor. Anlatım tarzı olarak da klasik roman akışı dışında olması, romana çok farklı bir hava vermiş. İki farklı kişiden aynı olayı dinleme hissi yaratmış. Ne ara bittiğini anlayamadan kitabın son sayfasını okumuşum. (:
      
      Livaneli'nin bu kitabı 2001 Yunus Nadi Roman Ödülü almış ve farklı dillere çevrilmiş. Teknik ve psikolojik olarak kusursuz işlenmiş. Ben okumakta biraz geç kaldım ama hala okumayanlar varsa, Livaneli'nin "25 yıllık ilk göz ağrısını" hemen okumalı. (:

Sevgiler,
Zeyrik